Bir varmış, bir yokmuş, çok uzak olmayan bir diyarda, Rexy adında dost canlısı küçük bir dinozor varmış. Rexy, yemyeşil ormanlarda dolaşan diğer dinozorlara benzemezmiş. Rexy'nin çok özel bir arkadaşı varmış—parlak, kırmızı bir buldozer olan Diggy.
Her sabah, Rexy ve Diggy, yumuşak yapraklardan yapılmış dalgalı kaydıraklar ve parıltılı taşlarla dolu harika dino oyun alanında oynarlarmış. Rexy, yapraklardan kaymayı çok severmiş ve Diggy, motorunu öyle mutlu bir şekilde çalıştırarak ona tezahürat edermiş ki, bu ses bir şarkı gibi duyulurmuş.
Bir öğleden sonra, altın güneş ışığı göklerde dans ederken, Rexy ve Diggy, Gökküşağı Taşları Diyarı'na büyük bir maceraya atılmaya karar vermişler. Söylenene göre Gökküşağı Taşları, ekstra parlakmış ve her dinozoru veya makineyi parlatabilirmiş.
Birlikte, Diggy'nin güçlü pençelerini nazikçe kullanarak yolu açtığı kalın orman yollarından geçmişler. Rexy, küçük su birikintilerine gülerek ve zıplayarak, bazen Diggy'yi şakalaşarak ıslatırmış.
Sonunda, her renk hayal edebileceğiniz şekilde parıldayan Gökküşağı Taşları Diyarı’na ulaşmışlar. "Wow, Diggy! Şu renklere bak!" diye hayretle bağırmış Rexy, gözleri kocaman açılarak.
Diggy mutlu bir şekilde bip bip etmiş ve "Bu taşlarla bir kale inşa edelim!" demiş. Böylece, Rexy taşları dikkatlice seçmiş ve Diggy onları yüksek bir şekilde üst üste dizmiş. Birlikte, tüm küçük böceklerin ve hayvanların gelip oynayabileceği, güneş ışığında parlayan muhteşem bir Gökküşağı Kalesi yaratmışlar.
Yaratımlarını hayranlıkla izlerken, Rexy ve Diggy sadece mutlu hissetmemişler—kendilerini en iyi takım gibi hissetmişler. O gece, yıldızlarla dolu bir gökyüzü altında, eğlence ve dostlukla dolu bir günün en güzel anılarıyla eve dönmüşler.
O günden itibaren, Rexy ve Diggy, Dino Diyarı'ndaki en iyi inşaatçılar olmuşlar, her zaman sihirli maceralarıyla neşe yaymaya hazır olmuşlar.